Güncel
Kudüs’ü her haliyle sevmek-Ömer Lekesiz
Kudüs de Filistin meselesinin ve Nakba'nın bir parçası değil, kelimenin tam anlamıyla kendisidir. Çünkü, İsrail devletinin ilanına meşruiyet kazandırmak için, altmış dokuz yıl önce Kudüs'ün Batı kıyıcığında bulunan Deir Yasin'de mazlumların şehit edişi ile 16 yaşındaki Fatıma Afif'in geçtiğimiz günlerde Şam Kapısı'nda şehit edilişi arasında hiçbir fark yoktur; ikisi de İsrail tanımlıdır ve ikisi de Filistin'e ve sadece Filistin'in bir incisi değil, dünyanın üç incisinden biri olan Kudüs'te (İngiltere ortaklı) İsrail hakimiyetinin pekiştirilmesine mahsustur.
İsrail'in on yıl süreyle Kudüs'e girmesini yasakladığı Bülent Denizkardeşimi tutabilene aşk olsun.
Kudüs'e gidemiyor ama şehir şehir, salon salon, kürsü kürsü dolaşarak Filistin davasını ve Kudüs sevgisini anlatmayı ve aşılamayı sürdürüyor.
Dün (15 Nisan'da), Uludağ Üniversitesi'nde verdiği konferansı Felaketten Felaha Ümmetin Dirilişi: En-Nakba olarak adlandırmış.
Nakba, İsrail devletinin kuruluş ve aynı zamanda Filistin'de İsrail tanımlı zulmün, katliamın, acının... başlangıç günü.
Türkçe'ye Felaket Günü şeklinde çevrilse de, bir günle sınırlı değil Nakba: İsrail devletinin kuruluş günüyle başlayan, Irgun - Lehi adlı İsrail terör örgütlerinin çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden 254 Filistinliyi, ani bir baskınla hunharca katlettikleri 9 Nisan 1948 tarihli Deir Yasinacısını da içine alarak, Filistin meselesinin genelini ifade ediyor.
Dolayısıyla Kudüs de Filistin meselesinin ve Nakba'nın bir parçası değil, kelimenin tam anlamıyla kendisidir. Çünkü, İsrail devletinin ilanına meşruiyet kazandırmak için, altmış dokuz yıl önce Kudüs'ün Batı kıyıcığında bulunan Deir Yasin'de mazlumların şehit edişi ile 16 yaşındaki Fatıma Afif'in geçtiğimiz günlerde Şam Kapısı'nda şehit edilişi arasında hiçbir fark yoktur; ikisi de İsrail tanımlıdır ve ikisi de Filistin'e ve sadece Filistin'in bir incisi değil, dünyanın üç incisinden biri olan Kudüs'te (İngiltere ortaklı) İsrail hakimiyetinin pekiştirilmesine mahsustur.
Bu nedenle Kudüs'ün hem Nakba'ya (sürmekte olan felakete) maruz bir İslam beldesi olması bakımından, hem de ezelde mukaddes bir belde kılınması sebebiyle Müslümanların sürekli olarak gündeminde bulunması gerekmektedir.
Geçmişteki Müslümanlar sanki Nakba günlerini sezmişlercesine, Kudüs'ün ilahi değerini vahyi bilgilerin yanısıra, sahabelerle, alimlerle, velilerle irtibatlı bilgiler eşliğinde zenginleştirerek bizlere nakletmişlerdir.
Söz konusu bilgilerin bir kısmı bugünkü dini anlayışımızla baktığımıza bize hurafe gibi gelseler de, bir kutsiyeti Müslüman zihinlerde daha da yerleşik kılmayı amaçlamaları bakımından, kendi içlerinde mazur, hatta sevimli görülecek cinsten bilgilerdir.
Muhammed el-Yemenî,'nin Büyyenay Yayınları arasından Mekke Medine ve Kdüs'ün Faziletleri adıyla yayımlanan (Tuhfetü'l-Âşıkîn Fezâil-i Mekke ve'l Medine ve'l Kudüs) adlı kitabı zikrettiğim iki açıdan da önemli kayıtlara sahiptir.
Örneğin, diyor ki el-Yemenî:
“Kudüs'ün etrafı (sınırları) konusunda alimler ihtilafa düşmüşlerdir. Bu konudaki görüşler: gözün ulaÅŸtığı yerlerdir; Åžam'a kadar olan sınırdır; Fırat suyuna dek olan sınırdır; La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah denilen yere kadar sınırdır. Hakk Teala Kudüs'ün ÅŸerefini ve izzetini artırsın.
Kıyas et, etrafı mübarek olunca kendisi de mübarek ne güzel yerdir. Onu bir kez gören aşıkların bütün sıkıntıları gider.
Hz. Ali (kv), Hazreti Resul'den (sav) rivayet eder: Yeryüzünün ulusu Kabe'den sonra Beytü'l-Makdis'dir. Taşların ulusu Hacerü'l-Esved'den sonra Sahra taşıdır. (...)
Ebu Hureyre (ra), Hazreti Resul'den rivayet eder: Hakk Teala Kur'an'da dört dağa and içer: Tin'e, Zeytun'a and olsun, Sina Dağı'na and olsun, bu güvenli şehre (Mekke'ye) and olsun ki, biz, gerçekte insanı en güzel biçimde yarattık ( Tin 1).
Tin ile kastedilen Åžam Dağı'dır. Zeytun ile kastedilen de Kudüs'teki Zeyta Dağı'dır. Tur-u Sinin'den kasıt Hz. Musa'nın (as) münacaat ettiÄŸi Tur Dağı'dır. Ve hâze'l-beledi'l-emîn (bu güvenli ÅŸehir) ile kastedilen Mekke ÅŸehridir. Hak Teala'nın bunlara and içmesinden kasıt, bu daÄŸların onun katında hürmetli ve aziz olmasından dolayıdır.”
El-Yemenî'nin naklettiği bilgiler, sahihten mutebere, muteberden hurafeye doğru yayılarak genişliyor. Biz sahih ve muteber bilgileri kabul ve onlara uygun amel ederiz. İlgili hurafeleri ise ne olumlarız ne de olumsuzlarız. Çünkü, yukarıda belirttiğim gibi ihtiva ettiği iyi niyet nedeniyle o rivayetleri dinler ancak sahiplerine (kaynaklarına) karşı nezaket gereği onları olumlama ya da olumsuzlama cihetine gitmeyiz, haklarında susmayı tercih ederiz.
Çünkü Kudüs sahih bilgileriyle, hakikatiyle, hurafesiyle, efsanesiyle ve kendi zamanınızdaki gerçekleriyle, yani en-Nakba'sıyle bir bütün olarak bizimdir.
Onu bulunduğu hal üzere sever ve onun en iyi halinin tahakkuku için gayret gösteririz.
Henüz yorum yapılmamış.